ÖĞRENME-ÖĞRETME YAŞANTILARI
Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’nde öğretim programları yapısal olarak bilgi, beceri, eğilimler ve değerler arasında kurulan anlamlı ağlara dayanmakta ve bu yönüyle dinamik bir öğrenme-öğretme sürecine işaret etmektedir. Bu dinamik süreç bütüncül program anlayışı gereği, öğrencilerin doğuştan gelen özelliklerine saygı duyan ve her bir öğrencinin bütüncül gelişimini merkeze alan bir yapı sunmaktadır.
Programın belirtilen yapısı çerçevesinde temel amaç, tüm öğrencilerin ilgi ve ihtiyaçlarına yönelik anlamlı öğrenmelere ulaşacakları bir öğrenme süreci geçirmelerini sağlamaktır. Öğrencinin ihtiyaçlarına göre şekillenen bu süreç, doğası gereği, öğrencinin bütüncül gelişimine odaklı ve esnek bir program sunar. Bu bakış açısına bağlı olarak programın uygulanma sürecinde beklenen; aktif öğrenmenin desteklendiği, öğrenci merkezli bir anlayıştır. Öğrenciyi sorumluluklarının bilincinde olmasını sağlayarak merkeze alan ve kendi öğrenme süreci üzerinde söz sahibi yapan bu anlayış çerçevesinde öğrencilerin yaparak ve yaptıkları üzerinde düşünerek öğrenmeleri temel alınmaktadır. Düşünme ve yapma süreçleri arasında güçlü ilişkiler kurmayı sağlayan bu anlayış, beceri odaklı programların uygulanmasında sağlam bir zemin sunmaktadır.
Program, anlamlı ve kalıcı öğrenmeyi sağlamak amacıyla öğrenme sürecine yönelik bazı temel ilkeler doğrultusunda hareket eder. Öğrenme sürecinin temel ilkeleri şunlardır:
- Öğrencinin aktif katılımını sağlayacak öğrenci merkezli etkinlikler temel alınır.
- Farklı öğrenci ihtiyaçlarını karşılayabilecek esnek ve zenginleştirilmiş öğrenme yaşantılarına dayanır.
- Derin öğrenmeyi sağlamak amacıyla anlamlı öğrenme bağlamları içinde gerçekleşir.
- Öğrencilerin bilgi ve becerilerini yapılandırması için araştırma ve sorgulamayı merkeze alır.
- Bilgi, beceri, eğilim ve değerleri birlikte kullanarak bütüncül gelişime odaklanır.
Öğrenme sürecinin temel ilkeleri çerçevesinde öğrencilerin bilgi, beceri ve değerleri edinmeleri; geliştirmeleri ve uygulamalarında bilginin farklı kanallardan sunulması, disiplinler arası ilişkilerin kurulması ve deneyimlere dayalı, etkileşimli, düşünme sürecini destekleyecek öğretim uygulamalarının oluşturulması esastır. Bu doğrultuda öğretim yöntem ve tekniklerinin çeşitlendirilmesi ile sınırlı kalmamak, öğrenme ortamlarını farklılaştırmak, örgütsel düzenleyiciler ile teknoloji destekli ortamları da öğrenme ortamının bileşenleri olarak görmek; programın uygulama esasları içinde belirtilebilir. Bu tür ortamların oluşmasını sağlamaya yönelik tartışma, soru-cevap, örnek olay, benzetim, deney, eğitsel oyun, gezi-gözlem, altı şapkalı düşünme ve drama gibi aktif öğrenmeye fırsat veren öğretim yöntem ve tekniklerinin; kavram haritaları, akış diyagramları, sınıflandırma tabloları gibi anlamlı öğrenmeyi destekleyecek örgütsel düzenleyicilerin; video, animasyon, ses kayıtları gibi öğretimde çoklu kanalların oluşmasını sağlayacak materyallerin ve dijital öyküleme, karma öğretim gibi teknoloji temelli yaklaşımların kullanımı önerilmektedir.
Programın uygulanmasında temel alınan anlayışın öğrenme süreçlerine yansıtılmasında bazı temel öğrenme yaklaşımları dayanak olarak kabul edilmiştir. Seçilen yaklaşımların her biri, öğrenci özerkliğini vurgulamakta, öğretmen rolünü rehber olarak tanımlamakta ve öğrenci merkezli bir bakış açısıyla bilgi, beceri, eğilim ve değerler ekseninde anlamlı öğrenmelere ulaşılmasını desteklemektedir. Bu açıdan benzer anlayışı paylaşan, birbirini destekleyen ve güçlendiren yaklaşımlar seçilmiştir. Bununla birlikte dersin niteliğine, öğrenme çevresinin özelliğine göre bu yaklaşımlardan başka farklı yaklaşımlar da kullanılabilir. Bütüncül program anlayışı ve programın öğrenmeye yönelik temel aldığı varsayımlar ile uyumlu olarak seçilen öğrenme yaklaşımları; farklı disiplinler ve ağırlıklarda ele alınabilir, bu yaklaşımları besleyen öğretim yöntem ve teknikleri ile birlikte kullanılabilir. Temel alınan yaklaşımlar; yaşantı temelli, proje temelli, bağlam temelli, sorgulamaya dayalı ve iş birlikli öğrenme olarak belirlenmiştir.
Yaşantı temelli öğrenme, öğrenmeyi deneyimlerle şekillenen bir süreç olarak görür. Yaşantı temelli öğrenme sürecinde bilgi; değiştirilir, dönüştürülür ve deneyimlerle bağlantılı olarak yeniden yapılandırılır. Bu süreç; bilgi, beceri ve deneyimlerden bütüncül olarak yararlanılmasını gerektirdiği için programın uygulanmasına temel olan yaklaşımlardan biri olarak görülür. Öğrenme, döngüsel bir süreç içinde deneyimlerin kavramsallaştırılması ve dönüştürülmesi yoluyla gerçekleşir. Öğrenci, bu döngünün kendisine uygun aşamasından başlayarak öğrenme sürecini istediği adımlar üzerinde yapılandırabilir. Yaşantı temelli öğrenmenin öğrenci deneyimlerini merkeze alan ve öğrencilere uygun öğrenme yolları sunan yapısı, programın uygulanmasına güçlü bir katkı sağlar.
Bağlam temelli öğrenme, bilginin anlamlı ve gerçek yaşam durumlarını içeren bir yapı etrafında öğrenilmesini sağlamak üzere geliştirilmiş bir yaklaşımdır. Öğrenme sürecinde öğrencilerin ilgi ve deneyimleriyle ilişkili olarak ortaya konan bir senaryo ya da örnek olay, öğrencinin bilgiyi yapılandırması için bir arayüz olarak kullanılır. Yaklaşımda, öğrenilenler öğrencilerin kendi deneyimlerinin gerçekliğiyle bağlantılıdır ve bu durum, öğrenmenin öğrencinin doğrudan içinde yer aldığı bir süreçte gerçekleşmesini sağlar. Öğrenciler sunulan bağlamlar içinde düşünür, tartışır, sonuç çıkarır ve ulaştıkları sonuçları değerlendirir. Gerçek yaşam deneyimlerinin çok katmanlı ve sorun temelli yapısı doğal olarak disiplinler arası ilişkiler kurmayı, programlar arası bileşenleri ve düşünme becerilerini kullanmayı gerektirir. Bağlam temelli öğrenme, öğrencileri anlamlı öğrenmeye götürecek esnek bir sürecin yapılandırılmasına imkân sağlar.
Proje temelli öğrenme, öğrencilerin farklı disiplinlerde öğrendikleri ön bilgileri sentezleyerek yeni bilgiyi yapılandırmalarını ve bu süreçte de bilimsel araştırma basamaklarını kullanarak bir ürün oluşturmalarını odağa alan bir yaklaşımdır. Proje temelli öğrenmede öğrenciler kişisel olarak ya da gruplar içinde proje konu ve planlarını belirler, planlarına uygun adımlar atarak araştırma süreçlerini gerçekleştirir, konularıyla ilgili ürünler oluşturur. Ayrıca bu süreçte gelişimlerini izler, çözüm ve ürünlerini değerlendirirler. Bu süreçte sınıf içi ve dışı aktivitelerin birlikte yer aldığını, disiplinler arası yaklaşımın ve öğrenme ürününün ön plana çıktığını da vurgulamak gerekir. Proje temelli öğrenme yaklaşımının bilimsel kavramlar ve ilkeler ile günlük hayat deneyimleri arasında köprü kuran ve disiplinler arası ilişkileri ön plana çıkaran yapısı, programın uygulanmasında derin öğrenmenin sağlanması ve sorgulamaya dayalı bir yapının kurulması için güçlü bir katkı sağlar.
Sorgulamaya dayalı öğrenme, bilginin öğrencilere sunulmasına değil öğrenciler tarafından bir sorgulama süreci içinde oluşturulmasına dayanır. Sorgulama yoluyla bilgiye ulaşma süreci bilimsel yöntemin izlenmesini gerektirir. Süreç bir soruyla başlar ve öğrenciler bu temel soruya cevap bulmak için yeni sorular sorar, araştırır, değerlendirir ve sürecin her aşamasında farklı düşünme becerilerini kullanır. Bu yaklaşımın uygulandığı sınıflar, yaşayan sınıflardır. Öğrenciler sınıf içinde dolaşır, birbiriyle tartışır, materyaller oluşturur, araştırır ve sunum yaparlar. Yaklaşımın bilginin oluşturulmasında öğrenci sorumluluğunu ve öğrencinin aktif katılımını vurgulayan yapısı, programın uygulanmasına güçlü bir zemin oluşturur.
İş birlikli öğrenme, öğrencilerin kendileri ve birbirlerinin öğrenmesini en üst düzeye çıkarmak amacıyla küçük takımlar içinde birlikte çalışmalarını esas alan bir yaklaşımdır. İş birliğine dayalı sınıflarda öğrenciler ortak bir amaç doğrultusunda etkileşime girer, birlikte çalışır, birbirlerinden öğrenirler. Bu süreçte ilişkiler kurmaya, üst düzey düşünme becerileri ve sosyal-duygusal öğrenme becerilerini kullanmaya yönelirler. Bununla birlikte iş birliğine dayalı öğrenmenin pek çok tekniği olması ve bu teknikler kapsamında öğrencilere üstlenebilecekleri farklı roller sunması, öğrenme sürecine esneklik kazandırır. Yaklaşımın aktif katılımın yanında sunduğu esneklik ve düşünme becerilerine yaptığı vurgu, bütüncül program anlayışıyla uyumlu bir yapı sunar.
1- Temel Kabuller
Öğrencilerin ünite/tema/öğrenme alanı ile ilgili ihtiyaç duyacağı ön öğrenmeler, öğretim programlarında temel kabuller olarak ifade edilmektedir. Kavram, ilke, genelleme, teorem gibi çeşitli şekillerde olabilen temel kabuller disipline özgü bağlamda ele alınmaktadır. Öğrencilerin bildiği kabul edilen öğrenmeleri kapsayan temel kabuller, ön değerlendirme sürecinde ele alınmakla birlikte bu yönüyle öğretime hazırlık sürecinin gözlenebilir ve ölçülebilir bir aşamasını oluşturmaktadır. Kazandırılacak becerinin içinde yer alan süreç bileşenleri ya da önceki beceriye ait süreç bileşenleri temel kabullerin beceri boyutundaki yansımalarıdır.
2- Ön Değerlendirme Süreci
Öğrencilerin hangi bilgi ve becerilere sahip olduklarının yanı sıra öğrenme sürecinde ilgi ve ihtiyaçlarını belirlemek amacıyla ön değerlendirme yapılır. Bu değerlendirme sonuçları, eğitim içeriğinin farklılaştırılması ve öğrenci ihtiyaçlarına uygun hâle getirilmesi açısından önemlidir.
Ön değerlendirmenin amaçları şunlardır:
- Öğrencilerin mevcut bilgi ve beceri düzeylerini belirlemek,
- Öğrencilerin öğrenme çıktı ve beklentilerini anlamak,
- Öğretim programının içeriğini özelleştirmek.
Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’ne ait öğretim programlarının ön değerlendirme sürecine öğrenme ortamının bütüncül öğretim programını fiziksel olarak uygulamaya imkân verecek şekilde düzenlenmesiyle başlanmalıdır. Ardından öğrencileri ders veya öğrenme etkinliğine duygusal olarak ve motivasyon açısından hazır hâle getirmek için sosyal-duygusal öğrenme becerilerinden yararlanılabilir. Öğrencilerin ders veya öğrenme deneyimine zihinsel olarak hazır olup olmadıklarını değerlendirmek ve öğrenme çıktılarına odaklanmalarını sağlamak amacıyla yapılan zihinsel hazırlıktan sonra derse hazırlık aşamasına geçilmelidir. Bu kapsamda öğrencilerin, öğrenme çıktılarına ulaşmalarını sağlayacak materyallere (kitaplar, ders notları, çevrim içi kaynaklar vb.) erişimi ve bunları kullanma becerileri hakkında bir değerlendirme yapılmalıdır. Derse hazırlık olarak öğrencilerin derste işlenecek konular hakkında ne kadar ön bilgiye sahip olduklarını değerlendirmek önemlidir. Bu durum, öğretmenin öğrencilerin seviyelerini anlamasına ve dersi daha etkili bir şekilde planlamasına yardımcı olur. Son aşamada öğrencilerin ders veya öğrenme deneyimi sürecinde kendi hedefleriyle öğrenme çıktılarını karşılaştırarak süreci kendileri için anlamlı hâle getirmeleri sağlanmalıdır. Öğrencilerin kendi hedeflerine ulaşmaya yönelik bir öğrenme süreci geçireceklerini düşünmeleri, öğrenmenin anlamlı ve kalıcı olmasına katkı sağlar.
3- Köprü Kurma
Öğrenmede köprü kurma, öğrencilerin mevcut bilgi ve becerileri ile edinecekleri bilgi ve beceriler arasında bağlantı oluşturma sürecini ifade eder. Bu süreçte yeni bilgi ve becerilerin daha iyi anlaşılması, öğrenilmesi, dolayısıyla yapılandırılması sağlanır. Bu yaklaşım, öğrencilerin daha önce öğrendikleri veya deneyimlediklerini yeni öğrenme süreçlerine yansıtmalarını teşvik eder. Bunun yanında köprü kurma, sınıfta öğrenilen bilgi ve becerilerin günlük hayatla ilişkilendirilmesidir. Öğrencilerin öğrenilen bilgi ve becerileri sadece sınıf içinde değil gerçek hayatta da nasıl kullanabileceklerini anlamalarına fırsat verilir. Bu bağlamda öğrencilerin öğretim programlarındaki öğrenme çıktılarına ulaşmalarını sağlamak için önceki ve yeni öğrenmeleri arasında köprü kurmalarını kolaylaştırmak büyük önem taşımaktadır.
Köprü kurma sürecinde öğretmenler şu hususları göz önünde bulundurmalıdır:
- Öğrenciler, yeni bilgi veya beceriyi mevcut bilgi ve deneyimleriyle ilişkilendirir. Bu sayede yeni bilgi daha anlamlı hâle gelir.
- Öğrencilerin yeni konu veya kavramları daha önce anladıkları konularla ilişkilendirebilmeleri için öğretmenler benzerlik ve metaforlardan yararlanır.
- Öğretmenler, somut örnekler ve uygulamalar aracılığıyla öğrencilerin edinecekleri beceriler ile mevcut bilgi ve deneyimleri arasında ilişki kurabilmelerine yardımcı olabilirler.
- Öğretmenler öğrencilerin akranlarıyla iş birliği yapabilecekleri öğrenme ortamları hazırlamalıdır. Bu sayede öğrencilerin farklı deneyim ve bakış açılarını paylaşabilmelerine imkân sağlanır.
- Öğretmenler, öğrencilerin günlük yaşam deneyimleri ile yeni öğrenecekleri bilgi ve beceriler arasında ilişki kurmalarını kolaylaştırabilir. Böylece yeni öğrenmelerin günlük hayata transferine ve derin öğrenmenin gerçekleşmesine katkı sağlanmış olur.
Öğrenmede köprü kurma, öğrencilerin öğrenme sürecini daha etkili ve anlamlı hâle getirmekte, aynı zamanda düşünme sürecini başlatıcı bir rol üstlenmektedir. Bu nedenle Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’nde öğretmenler; öğrencilere öğrenme süreçlerini anlamlandırmak, mevcut bilgi ve deneyimlerini kullanmak için fırsatlar sunmalıdır.
4- Öğrenme-Öğretme Uygulamaları
Öğrenme-öğretme uygulamaları, programın temel öğrenme yaklaşımları ile uyumlu şekilde, öğrenci merkezli bir anlayış çerçevesinde yapılandırılmaktadır. Bu anlayışla birlikte öğrenci soruları, seçimleri ve özerkliğinin ön plana çıktığı; öğretmenlerin öğretici rolünün yanında rehber ve kolaylaştırıcı rollerini üstlendiği bir yapı ortaya konmaktadır. Öğrenciler; farklı ön bilgi ve deneyimlere sahip, farklı biçim ve hızlarda öğrenen, öğrenme sürecinin aktif ve yansıtıcı katılımcıları olarak görülür. Öğretmenler ise öğrencilere rehberlik ederek bilgi, beceri, eğilim ve değerlerin kazandırılmasında öğrenme sürecini öğrenci merkezli bir biçimde tasarlayan tasarım uzmanları olarak görülür. Öğrenme; olumlu bir sınıf iklimi içinde, anlamlı bağlamlar ve çok yönlü etkileşimleri içeren bir ortamda gerçekleşir. Öğrenme-öğretme uygulamalarında öğrencilerin aktif katılımını sağlayacak; onları sorgulamaya, derin ve anlamlı öğrenmeye yönlendirecek etkinlikler ile bilgi ve becerilerin birlikte kullanılması esas alınır. Öğrencilerin bütüncül gelişimini destekleyecek şekilde disiplinler arası ilişkilere; yaşantı temelli, bağlam temelli ve sorgulamaya dayalı bir öğrenmeyi destekleyecek öğretim yöntemlerine yer verilir. Öğrenme-öğretme süreçlerinde öğrencilerin çelişki içeren durumlar hakkında düşünmelerini, çıkarım yapmalarını sağlayacak örnek olaylar, problemler ve açık uçlu sorular kullanılması önerilmektedir. Yaparak yaşayarak öğrenme fırsatları ile düşüncelerin eyleme dönüşmesi desteklenebilir. Öğrencilerin düşünce ve duygularını paylaşarak bir anlamda birbirlerinin yakınsal gelişim bölgesini oluşturacakları çalışma ve düşünme etkinlikleri yapılandırılabilir. Bu süreçte öğrencilerin ulaştıkları çıkarımları sorgulamalarına, öğrenme ve düşünme süreçlerini değerlendirecek şekilde yansıtma yapmalarına izin verecek bir ortam oluşturulması önemlidir.
Ayrıca öğretim teknolojileri de sürecin önemli bir bileşeni olarak görülmelidir. Video, animasyon, sunu vb. öğretim teknolojileri; öğretimsel bağlamlar içinde ve anlam oluşturmayı destekleyecek şekilde ele alınmalıdır.
Öğrenme ortamları, öğrencilerin belirli konuları öğrenirken veya becerileri edinirken kullandıkları fiziksel veya sanal alanları ifade eder. Bu ortamlar; öğrenme çıktılarını, öğrencilerin ihtiyaçlarını ve öğrenme süreçlerini desteklemek amacıyla tasarlanır ve kullanılır. Öğretim programlarında yer alan becerilerin kazanılması ve geliştirilmesinde araştırma, üretim, sunum, iş birliği ve etkileşimi temel alan öğrenme ortamları kullanılmalıdır.
Öğrenme ortamlarının seçiminde amaçlanan hususlar şunlardır:
- Öğrenme deneyimlerini şekillendirme
- Öğrenci katılım ve motivasyonunu artırma
- Öğrenmeyi farklılaştırma
- Öğrenmeyi somutlaştırma
- Öğrenmede dayanışmayı teşvik etme
- Teknolojiyi kullanma
- Değerlendirme ve geri bildirim sağlama
- Çevre duyarlılığını ve ahlaki gelişimi destekleme
Öğrenme ortamları, günümüzde fiziksel ortamlar ve sanal ortamlar olmak üzere iki ana başlıkta toplanmaktadır. Bu temel sınıflandırmaya göre öğrenme ortamlarında kendi içerisindeki çeşitli faktörlere bağlı olarak bir dizi sınıflama ortaya çıkmaktadır. Bu farklı öğrenme ortamları, öğretim programlarının bir parçası olarak öğrencilere zengin ve çeşitli öğrenme deneyimleri sunmak amacıyla kullanılır. Bu ortamlar; öğrencilerin ihtiyaçlarına, hedeflerine, öğrenme profillerine ve programın amaçlarına uygun seçim yapmaları ve etkili bir öğrenme deneyimi elde etmelerinde oldukça önemli bir yere sahiptir.
Öğrenme çıktıları ve öğrenci özelliklerinin dikkate alınmasıyla hazırlanacak bütüncül öğrenme ortamları şu şekilde sınıflandırılabilir:
Geleneksel Fiziksel Öğrenme Ortamları
- Sınıflar: Derslerin gerçekleştiği tipik fiziksel sınıf ortamları.
- Laboratuvarlar: Deneylerin yapıldığı öğrenme alanları.
- Kütüphaneler: Araştırma ve kaynaklara erişim amacıyla kullanılan alanlar.
- Atölyeler: Pratik becerilerin öğrenildiği alanlar.
Çevrim İçi Öğrenme Ortamları
- Sanal Sınıflar: Çevrim içi platformlar üzerinde gerçekleşen canlı dersler.
- Eğitim Portalleri: Öğrencilerin çeşitli ders içeriklerine erişebildiği çevrim içi platformlar.
- Eğitim Uygulamaları: Web tabanlı veya mobil öğrenme uygulamaları.
- Web Seminerleri: Çevrim içi sunum ve tartışmaların gerçekleştiği etkinlikler.
Sosyal Öğrenme Ortamları
- Topluluk Tabanlı Öğrenme Ortamları: Öğrencilerin bir araya gelerek etkileşimde bulunduğu ve birlikte öğrenme deneyimi yaşadığı eğitim alanları.
- Kulüp ve Organizasyonlar: Ortak ilgi alanlarına sahip öğrencilerin bir araya geldiği gruplar.
Açık Alan/Sınıf Dışı Öğrenme Ortamları
- Doğal Çevreler: Açık hava etkinlikleri ve doğada öğrenme için kullanılan alanlar.
- Sanatsal, Bilimsel, Kültürel ve Sportif Mekânlar: Müze, bilim kurum ve kuruluşları, spor eğitimi merkezleri, galeri vb. alanlar.
Sanal Gerçeklik ve Artırılmış Gerçeklik Tabanlı Öğrenme Ortamları
- Sanal Gerçeklik (VR) Tabanlı Öğrenme Ortamları: Sanal gerçeklik teknolojisi ile oluşturulan öğrenme alanları.
- Artırılmış Gerçeklik (AR) Tabanlı Öğrenme Ortamları: Artırılmış gerçeklik teknolojisi ile fiziksel dünyaya dijital içerikler eklenerek oluşturulan öğrenme ortamları.